Vesayet ve dış politika

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 22 Şubat 2014, Cumartesi


Vesayet ve dış politika

Vesayet ve dış politika *

Demokratik ülkelerde, dış politika alanındaki kararları kendi çıkarları doğrultusunda etkilemeye çalışan birtakım lobiler ve baskı grupları vardır, ancak nihai kararlar seçilmiş hükümetler tarafından verilmektedir

Bir ülkenin dış politikasının yönünü kim belirler? Bu sorunun cevabı için uluslararası ilişkiler teorilerine başvurulduğunda, dış politikanın şekillenmesinde etkili olan değişik aktörlerden bahsedildiği görülür. Bazı teoriler devleti temel aktör olarak öne çıkarıp onun adına karar verenleri dış politikanın temel aktörü olarak görürken, bazıları devlet düzlemi altındaki sivil toplum kuruluşları ve bürokrasi gibi alt aktörlerin tercih ve önceliklerini öne çıkarır, bazıları ise devlet düzlemi üzerindeki küresel güçler ve uluslararası örgütler gibi üst aktörlerin etkilerinden bahseder. Genel olarak bütün bu teorilerin öne çıkardıkları farklı unsurlar bir araya getirilerek dış politikanın oluşumu konusunda şöyle bir tespit yapmak mümkündür: Bir devletin dış politikası, bu devlet adına karar verme yetkisine sahip ilgili alandaki siyasetçiler tarafından şekillendirilir. Ancak bu siyasetçiler dış politikaya yön verirken, devlet düzlemi üzerindeki uluslararası ve devlet düzlemi altındaki iç aktörlerin etkisi altında kalabilirler. Bu farklı aktörlerin etkisinin derecesi hem onların güçleriyle, hem de söz konusu olan ülkenin gücüyle ve kurumsal yapısının sağlamlığıyla yakından ilişkilidir.

Eğer bir ülke, uluslararası sistemde küresel aktörlerin nüfuzunu sınırlayacak kadar güçlü değilse veya devletin kurumsal yapısı ve işleyişi, içerideki bazı aktörlerin kendi görev ve yetki alanlarının dışına çıkacak şekilde siyasete müdahale etmelerine fırsat veriyorsa, o ülkenin dış politikasının da bu durumdan olumsuz bir şekilde etkilenmesi söz konusudur. Bu şartlar altında belirlenen dış politikanın, ülkenin bütününün yararına hizmet etmek yerine, içerideki bazı çıkar gruplarının veya uluslararası sistemin müdahaleci güçlerinin ya da çoğu zaman bunlar arasında kurulan kirli ittifakların çıkarları doğrultusunda şekillenme riski çok yüksektir. Türkiye tarihinin, gerek içerideki çıkar gruplarının gerekse uluslararası sistemin güçlü aktörlerinin müdahalelerinin örnekleriyle dolu olması, bu konuda çok dikkatli olmayı gerekli kılmaktadır. 1960'tan beri yaşanan dört askeri darbe ve başarısız olmuş sayısız darbe girişimi, ülkenin iç ve dış politikasını belirleme yetkisine sahip karar vericilerin demokratik yollarla değişimini yeterli görmeyen müdahaleci güçlerin eseri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu darbeler dışında da, demokratik yollarla seçilmiş hükümetlerin yönetme hakkını gasp etmeye yönelik girişimler, bu çerçevede Türkiye'nin bu çıkar grupları ve küresel aktörlerin istedikleri doğrultuda bir dış politika izlemesi yönünde baskılar sürekli söz konusu olmuştur. Bu baskılara karşı direnen ve Türkiye'nin bütününün çıkarlarını esas alan bir dış politika izlemekte ısrarcı olan hükümetler, değişik yöntemlerle iktidardan uzaklaştırılmaya çalışılmıştır.

Çıkar gruplarının sınırları

Demokratik ülkelerde, diğer politika alanları gibi, dış politikanın yönünün nasıl olacağı konusunda son kararı verme yetkisi seçilmiş hükümetlerindir. İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin sahip oldukları güç ve uluslararası sistemdeki etkili konumlarının arkasında bu ilkeye uygun hareket etmeleri yatmaktadır. Bu ülkelerde de dış politika alanındaki kararları kendi çıkarları doğrultusunda etkilemeye çalışan birtakım lobiler ve baskı grupları vardır, ancak nihai kararlar seçilmiş hükümetler tarafından verilmektedir. Bu kararları etkilemeye çalışan baskı gruplarının ise, hükümetlerin verdikleri nihai kararlar kendi istedikleri doğrultuda olmasa da, bu kararlara karşı savaş açmaları ve içeride etkin oldukları kurumlar aracılığıyla hükümetler tarafından belirlenen politikaların uygulanmasında görev alan bürokratları cezalandırmaya çalışmaları düşünülemez. Örnek olarak, Fransa hükümetinin kendi Bask bölgesindeki ETA terörüne son vermek için attığı adımları, İsrail veya İran ile ilişkilerini "devletin kurumları aracılığıyla" sorgulamaya, engellemeye ve cezalandırmaya çalışan iç aktörler söz konusu dahi olamaz. Bu çerçevede, uluslararası sistemin etkin aktörleriyle işbirliği yapmak suretiyle Fransa hükümetinin yıkılmasına yönelik adımlar atmak ise asla düşünülebilecek hususlar değildir. Özet olarak söylemek gerekirse, demokratik ülkelerde dış politika halkın desteğiyle iktidara gelip yönetme hakkını elde eden hükümetler tarafından şekillendirilir. Bu ülkeler, gerek içerideki birtakım çıkar gruplarının gerekse uluslararası sistemin etkin başka güçlerinin kendi menfaatleri doğrultusunda dış politika alanında vesayet oluşturma çabalarına müsaade etmezler. Bu tür çıkar gruplarının, genellikle uluslararası müdahaleci aktörlerle işbirliği içinde ve kendi yanlış çıkar algıları çerçevesinde, siyaset yapmanın sorumluluğunu üstlenmeden siyaset yapmak suretiyle dış politikayı belirleme çabalarına karşı durmak, ülkenin bütününün menfaatlerinin korunması açısından son derece önemlidir.

* Sabah Gazetesi 22 Şubat 2014





Powered by proGEDIA