Suriye’nin Toprak Bütünlüğü ve Türkiye

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 02 Ocak 2019, Çarşamba


Amerikan Başkanı Trump, kendi ifadesiyle “yalancı medya, başarısız generaller ve medya şovmeni özel temsilcinin” karşı çıkmasına rağmen Suriye’den çekilme kararını uygulamaya çalışırken, Türkiye’nin Suriye sınırı ve topraklarındaki askeri hareketliliğini artırması, bazı kesimlerin Ankara’nın Suriye’nin toprak bütünlüğüne dair niyetleri konusunda kara propaganda yapmalarına yol açmış görünüyor.

Halbuki Türkiye’nin Suriye politikası çok açık ve şu dört hedef üzerine oturuyor:

Türkiye’nin uzun zamandır iç savaş ve istikrarsızlık yaşayan Suriye ve Irak’a yönelik politikasının temelini bu ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması amacı oluşturuyor.

Bu amaçla çok yakından bağlantılı bir başka hedef, bu ülkelerin topraklarının Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden terör örgütlerinin üslenecekleri ve örgütlenecekleri alanlar olmaktan çıkarılmasıdır.

Ankara’nın yine bu hedeflerle örtüşen bir başka amacı ise, Türkiye’deki sayıları 3,5 milyonu geçen Suriyeli mültecinin ülkelerine dönecek şartların bir an önce oluşturulmasıdır.

Türkiye’nin Suriye politikasında göze çarpan dördüncü hedefi de, Ankara’nın Suriye topraklarındaki terörle mücadelesine destek veren ve Astana Süreci’nin başından beri barış görüşmelerinin tarafı olan Özgür Suriye Ordusu çatısı altındaki muhaliflerin Esad rejiminin insafına terk edilmemesidir.

Bu hedeflerin her birinin birbiriyle çok yakından ilgili olduğu açık.

Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması Türkiye’nin Suriye topraklarından çekilmesini değil, PKK/PYD bu topraklardan temizlenene kadar orada kalmasını zorunlu kılıyor. Zira Irak örneği gösterdi ki, merkezi hükümetin uzun süre otorite kuramadığı özerk bölgeler hem bir zaman sonra bağımsızlık hevesine kapılıyor hem de bu bölgelerde terör örgütlerinin faaliyette bulunmaları kolaylaşıyor.

Ankara’nın ABD üzerindeki baskısı ve Fırat’ın doğusuna operasyon yapma konusundaki kararlılığının şimdiden PYD’yi, Esad yönetimi ve Rusya ile görüşüp kontrolü altındaki toprakların büyük bir kısmından çekilmeye razı etmesi, bu politikanın Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik katkısının açık örneğidir.

PYD-Rusya/Şam görüşmelerinden nasıl bir sonuç çıkacağı bilinmiyor, ancak Türkiye’nin oluşturduğu baskının PYD/PKK’nın pozisyonunu çok zayıflattığı açık. Bu konuda Ankara, Moskova’yı muhatap kabul ediyor ve yukarıda sayılan hedefleri doğrultusunda Rusya ile işbirliğine hazır olduğunu gösteriyor.

Bu ne anlama geliyor?

Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve mültecilerin ülkelerine geri dönebilmesi için bu ülkenin terör örgütlerinden arındırılması anlamına geliyor.

Türkiye nasıl DEAŞ’a karşı Suriye topraklarında mücadele ettiyse ve İdlib Mutabakatı sırasında HTŞ ile mücadele konusunda Rusya’ya söz verdiyse, Rusya ve diğer ülkelerden de aynı şekilde bir başka terör örgütü olan PKK/PYD’ye karşı mücadelesine destek vermelerini bekliyor.

Hangi formül altında olursa olsun, bu örgütün Suriye topraklarının bir bölümünü kontrol etmeye devam etmesi ya da Cenevre Süreci’ne dahil edilmesi Türkiye’nin kabul edebileceği bir durum değildir.

Bu çerçevede Suriye Kürtlerinin PKK/PYD tasallutundan kurtarılması ve Şam’da yeni oluşacak olan yönetimde kendilerini temsil imkânı bulmaları önemlidir. Ancak Kuzey Irak’ta olduğu gibi, PKK’nın kendisine rahat hareket alanı bulacağı bir özerk bölgenin oluşturulmasının Türkiye tarafından kabul edilmesi mümkün değildir.

IKBY yönetiminin, bölgedeki kendi otoritesinin altını oyan bir rol üstlenmesine rağmen PKK’ya karşı mücadelede yetersiz/isteksiz kalması ve bu örgütün Kuzey Irak topraklarını Türkiye’ye karşı saldırıları için üs olarak kullanmasına izin vermesi hatırlandığında, Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD’yi barındırmayacak bir yapının kurulmasının Türkiye için ne kadar önemli olduğu anlaşılır.

Ankara, Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD’nin varlığına destek verecek Şam ya da Haseke merkezli bir yapıyı kesinlikle kabul etmeyecektir. Bu, Türkiye için bir tercih değil, halkının huzuru ve refahı için terör örgütlerine karşı verdiği mücadelenin getirdiği bir zorunluluktur.

Ayrıca, PKK/PYD’nin işgal ettiği bölgelerden Türkiye’ye sığınmış mültecilerin evlerine dönebilmesi için de bu örgütün ortadan kaldırılması gereklidir.

[SETA,2 Ocak 2019]







Powered by proGEDIA