Provokatörler başaracak mı?

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 04 Mart 2017, Cumartesi


Provokatörler başaracak mı?
Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in “Türk-Alman ilişkilerinde var olan hasarın olağanüstü derecede büyük olduğuna” dair son açıklamaları, uzun zamandır Almanya’yı Türkiye’ye karşı provoke etmeye çalışan kesimlerin ne kadar yol aldığını gösteriyor.
Temel amacı Türkiye’deki seçilmiş iktidarı yıkmak olan ve bu amaç doğrultusunda özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kendisine hedef seçen Türkiye karşıtı lobi kendisine merkez olarak seçtiği Almanya’dan bütün gücüyle saldırıyor. Bu amaçlarına ulaşmak için kendi güçlerinin yeterli olamayacağını çok iyi bildiklerinden, Batı dünyasında güçlü müttefikler arıyorlar.
Türkiye’deki iktidarlara karşı her zaman Avrupa ülkeleri ve Amerikan yönetimlerinin desteğini kazanmaya çalışıyorlardı. Bu ülkeler ise, Türkiye’ye karşı faydalı bir baskı aracı olarak gördükleri Türkiye karşıtı lobiyi beslemeye ve desteklemeye devam ediyorlardı. Ancak bu devletlerin söz konusu lobiyle ilişkilerinde özellikle dikkat ettikleri şey, Türkiye karşıtı lobinin kendi Türkiye politikalarını ipotek altına alacak düzeyde güçlenmemesiydi. Her zaman lobinin kendi kontrollerinde olmasına dikkat etmişler ve Türkiye’ye yönelik politikalarında lobinin değil de kendi çıkarlarının öncelikli olmasını sağlamışlardır.
Bu durumda, Alman Dışişleri Bakanı’nın yazının başındaki ifadesine geri dönmemiz gerekiyor. Gabriel’in “hasarın olağanüstü derecede büyük olduğu” yönündeki tespiti ne anlama geliyor?
Almanya’nın ülkesindeki Türkiye karşıtı lobiyi kontrol altında tutamadığı ve lobinin faaliyetlerinin artık Almanya’nın çıkarlarına da zarar verecek düzeye geldiği anlamına mı geliyor?
Yoksa söz konusu lobi hâlâ Alman devletinin kontrolü altında ve Almanya Türkiye ile gerginliği bilinçli olarak mı tırmandırıyor?
Bu soruların cevabını vermek için Almanya’nın Türkiye politikasının şekillenmesinde gündeme gelen üç kesimden bahsetmek gerekir.
Bunlardan ilki Almanya’da son dönemde iyice güçlenen Türkiye karşıtı lobiden oluşuyor. PKK’dan DHKP-C’ye, FETÖ’den TKP/ML’ye kadar ne kadar terör örgütü varsa bu lobiye dâhil olarak Almanya’da Türkiye aleyhine faaliyet yürütüyorlar. Bu örgütlerin medya ve siyaset dünyasındaki uzantıları ve sempatizanları her gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti ve Türkiye aleyhine yayınlar ve açıklamalarla açık bir karalama kampanyasına devam ediyorlar. Bu şekilde bir yandan Alman halkı ve bu ülkede yaşayan Türkiye kökenliler arasında Türkiye’deki iktidara karşı olumsuz bir algı oluşturmaya çalışırlarken bir taraftan da bu olumsuz algıyla Alman hükûmeti üzerinde baskı kurmayı amaçlıyorlar. Böylece Türkiye’ye karşı artırmaya çalıştıkları baskıya Berlin yönetiminin katılmasını sağlamayı hedefliyorlar.
Alman hükûmet yetkililerinden son dönemde gelen açıklamalara bakıldığında bu amaçlarında oldukça başarılı oldukları görülüyor. Almanya’daki Türkiye karşıtı cepheyi çok genişletmeleri bu lobinin Alman hükûmeti üzerindeki baskı imkânlarını da artırdı. Bu baskı çerçevesinde, Alman hükûmetini Türkiye’ye silah satışının ve Türk siyasetçilerin Almanya’daki etkinliklere katılmalarının engellenmesi gibi konularda iki ülke ilişkilerine zarar verecek kararlar almaya zorlayabiliyorlar.
Almanya’nın Türkiye politikasının şekillenmesinde gündeme gelen ikinci kesim ise Alman devleti içerisindeki, Türkiye’yi kolay müdahale edilebilecek bir arka bahçe gibi gören “nüfuz siyaseti” yanlılarından oluşmaktadır. Türkiye’yi kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebileceğine inanan siyasetçi ve bürokratlardan oluşan bu kesimin, AK Parti hükûmetlerinin bu konudaki direnci karşısında, başka araçların yanında Almanya’daki Türkiye karşıtı lobiyi daha fazla devreye sokmaya çalıştığı görülüyor.
Aslında son dönemde Türkiye ile Almanya arasında yaşanan gerginliğin Almanya’daki bu emperyal nüfuz siyasetçileriyle Türkiye karşıtı lobinin kirli ittifakının bir sonucu olduğu söylenebilir. Her ikisinin de hedefi ortak: Dışarıdan gelen bütün manipülasyon ve müdahalelere direnen Türkiye’deki iktidarı çökertmek ve kolay yönlendirilebilecek bir yönetim dizayn etmek.
Almanya’nın Türkiye politikası denilince akla gelmesi gereken üçüncü kesimin ise artık sesinin pek çıkmadığı görülüyor. Türkiye ile ilişkilerin bir ticaret devleti olan Almanya için çok önemli olduğunu ve yeni Amerikan yönetimi ile Rusya’dan kaynaklanan belirsizlikler ortamında Berlin’in Ankara ile gergin ilişkilere sahip olmaması gerektiğini düşünen “rasyonel siyasetçiler” eğer biraz daha beklerlerse, Türk-Alman ilişkileri tamir edilmesi çok zor zararlar görecektir.
Bu ise provokatörlerin başarısı anlamına gelecektir.




Powered by proGEDIA