Suriye’den Üçüncü Dünya Savaşı Çıkar mı?

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 11 Nisan 2018, Çarşamba


Suriye’den Üçüncü Dünya Savaşı Çıkar mı?

Suriye’deki iç savaşın son günlerde yaşanan gelişmelerle birlikte hareketlendiği görülüyor. Bazı kesimler, artık vekiller üzerinden yürütülen savaşta son aşamaya gelindiğini ve bu vekillerin arkasındaki küresel ve bölgesel güçlerin kritik bir karar aşamasına geldiklerini ileri sürüyorlar. Bu görüşlere göre, ABD, Rusya, İsrail ve İran gibi aktörler artık ya meseleyi masada çözmek için gerekli adımları atacaklar ya da sahada doğrudan karşı karşıya gelme riskini göze alacaklar.

Özellikle ABD ve Rusya’nın Suriye sorununu masada çözme konusunda başarısız olmasının bu ülkeler arasında doğrudan çatışma riskini artıracağı ve bunun da yeni bir dünya savaşı anlamına geleceği yorumları yapılıyor.

Gerçekten böyle bir risk var mı?

Suriye’de gerçekten görüşme masası öncesi sahadaki bütün hamlelerin bittiği noktaya gelindi mi?

ABD ve diğer bazı Batılı ülkeler açısından böyle bir noktaya gelinmedi.

Bunu nereden anlıyoruz?

Amerikan yönetiminin Şam’ın kuzey doğusundaki Duma bölgesinde gerçekleşen kimyasal silah saldırısına verdiği tepkiden.

Amerikan Başkanı Trump’ın, “Bedel ödeyeceksin hayvan Esad” ve “Suriye konusunda 48 saat içinde önemli kararlar alacağız” şeklindeki açıklamaları dünya kamuoyunda, ABD’nin bir yıl önce olduğu gibi Suriye’yi yeniden vuracağına dair bir beklenti oluşturdu.

Peki, Amerikan yönetimi neden bu şekilde sert bir tepki vermeye hazırlanıyor?

Bu sert tepkinin gerekçesi gerçekten Trump’ın dediği gibi “insani” mi?

“Bu insaniyetle ilgili bir mesele, buna izin verilemez” açıklamasını yapan Amerikan Başkanı, Suriye’ye bir “insani müdahale” yapmaya mı hazırlanıyor?

ABD’nin Suriye’ye ilgisinin “insani” bir ilgi olup olmadığını anlamak için, yine bugünlerde söz konusu kimyasal silah saldırısının gerçekleştiği Şam’dan birkaç yüz kilometre güney doğuda İsrail’in Gazze sınırında yaşanan bir başka insani trajediye nasıl yaklaştığına bakabiliriz.

Gasbedilen toprakları için gösteri yapan Filistinlileri öldürürken eğlenerek çektikleri video görüntülerini paylaşan İsrail askerlerinden haberi yok mu Trump’ın?

30 Mart’tan beri şehit edilen Filistinlilerin sayısı 29’u, yaralananların sayısı ise 2000’i geçti.

Topraklarından vazgeçmediklerini göstermek için gösteri yapmaktan başka bir suçu olmayan bu insanların İsrailli keskin nişancılar tarafından katledilmesinin soruşturulmasına dair BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan tasarıyı veto eden ABD insani gerekçelerle bir yere müdahale etmekten bahsediyorsa durup düşünmek gerek.

Peki, ABD’nin Suriye’yi hedef alacak muhtemel bir saldırısının ya da saldırı tehdidinin gerekçesi “insani” olmayacaksa ne olabilir?

Washington yönetimi, Suriye konusunda görüşme masası öncesinde sahada elde edebileceği optimum kazanımlara henüz sahip olmadığını düşünüyor. Yani nihai görüşmeler öncesinde daha sahada yapması gerekenler olduğu kanaatinde.

İki gün önce Suriye’nin Palmira şehri yakınlarındaki T4 Hava Üssü’nü vuran İsrail’in de, sahada daha atılması gereken adımlar olduğu konusunda Amerikan yönetimine baskı yaptığı kesin. Bu saldırıda söz konusu hedefte bulunan İran ve Hizbullah mensuplarının da öldürüldüğüne dair bilgiler İsrail’in Suriye konusundaki önceliğini gösteriyor.

Suriye iç savaşı bittiğinde bu ülkedeki İran ve Hizbullah varlığını ve nüfuzunu mümkün olduğunca sınırlandırma hedefine sahip olan İsrail’in ABD’deki güçlü lobisi aracılığıyla bu konuda Washington’a yaptığı baskı Amerikan yönetiminin son yaşanan kimyasal silah saldırısına verdiği sert tepkinin nedenlerinden biri.

Suriye meselesinde nihai çözümün konuşulacağı görüşme masasına oturmadan önce, İsrail’in de telkinleriyle, sahadaki pozisyonunu güçlendirmek isteyen ABD, Suriye rejimini hedef alan saldırılarla kendisinin ve İsrail’in çıkarlarının dışlandığı bir çözüme razı olmayacağını ve bunu engellemek için neler yapabileceğini göstermeyi deneyebilir.

ABD’nin bu tür muhtemel bir saldırısı Üçüncü Dünya Savaşına yol açmaz. Hem Amerikan yönetimi böyle bir saldırıyı Rusya’yı aşırı şekilde rahatsız etmeyecek düzeyde sınırlı tutacaktır hem de Rusya aşırı tepki vermekten imtina edecektir.

Tabii, bütün bu öngörülerin Washington ve Moskova’daki karar vericilerin rasyonel davranacakları beklentisiyle yapıldığını da hatırlatmak gerekir.

*SETA, 11 NİSAN 2018





Powered by proGEDIA