Güvenli bölge nasıl “güvenli” olur!

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 19 Ocak 2019, Cumartesi


Güvenli bölge nasıl “güvenli” olur!
Suriye’nin kuzeyindeki güvenli bölge tartışmaları, Irak örneği hatırlandığında Türkiye ve bütün Orta Doğu bölgesi açısından çok önem arz ediyor.
Irak’ta 5 Nisan 1991 tarihli ve 688 Sayılı Güvenlik Konseyi kararının zorlama yorumuyla oluşturulan “güvenli bölge” ve ABD tarafından ilan edilen “uçuşa yasak bölge”, görünüşte bölge halkının Saddam Hüseyin’den korunmasını ve Türkiye ve İran’a yönelen mültecilerin topraklarına geri dönmesini hedefliyordu. İlk etapta hedefi yeni mülteci dalgalarının oluşmasını engellemek olduğu için Türkiye de o zaman bu karara ve kararın bu şekilde yorumlanmasına destek vermişti. Zira Halepçe’de sivil insanlara karşı kimyasal silah kullanan Saddam Hüseyin karşısında, Türkiye ve İran sınırına yığılan bölge halkının evlerine dönmeye ikna edilmesi gerekiyordu.
Ancak bu şekilde sivil insanların korunması amacıyla ihdas edilen güvenli bölgenin zamanla teröristlerin kendilerini geliştirme imkânı buldukları ve Türkiye ve İran’a yönelik saldırıları için üs olarak kullandıkları bir alana dönüştüğü görüldü.
Güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge ilan edilerek Irak merkezî hükûmetinin kontrolü dışına çıkarılan Kuzey Irak’ta bölge güvenliğini ve siyasi dengelerini altüst eden iki gelişme söz konusu oldu.
Birincisi bölgede daha fazla parçalanmaya yol açacak şekilde bir Kürt devletinin altyapısı oluşturulmaya çalışıldı. ABD’nin sağladığı koruyucu şemsiye sayesinde kendi yönetim kurumlarını ve ordusunu oluşturan IKBY’nin 2017 yılındaki bağımsızlık referandumu girişimi meselenin ne kadar ciddi olduğunu gösterdi. Bölgede yeni devletler oluşturmaya çalışan aktörlerin gerçek niyetinin Kürtlere iyilik yapmak olmadığının, bu şekilde Orta Doğu’da zaten söz konusu olan parçalanmışlığı biraz daha derinleştirmeyi hedeflediklerinin altını bir kez daha çizelim.
Herkesin malumu olan bu klasik “böl ve yönet” politikasını daha fazla anlatmaya gerek yok.
İkinci olarak, Bağdat’ın kontrol edemediği ve IKBY’nin kontrol ettiğini zannettiği bölge içerisinde PKK kendisine rahatça hareket edebildiği alanlar oluşturdu. IKBY yönetimiyle PKK ilişkisi dönemsel olarak değişiklikler gösterse de, Türkiye’yi çok rahatsız edecek şekilde PKK’nın bu bölgedeki varlığına karşı Erbil’in adım at(a)maması Ankara’da güvenli bölgenin teröre hizmet ettiği yönünde kanaat oluşmasına neden oldu.
Şimdi Amerikan Başkanı Trump’ın bir Twitter mesajında “create 20 mile safe zone...” ifadeleriyle Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge tartışması başladı.
Zaten ABD’nin bölgedeki askerlerini çekeceğini açıklamasının ardından PYD/PKK’nın ne olacağı, bölgeden kaçmak zorunda kalan insanların evlerine dönmelerinin nasıl mümkün olacağı soruları üzerine konuşulmaya başlanmıştı.
Güvenli bölge tartışmaları bunun üzerine geldi.
Suriye iç savaşı nedeniyle yoğun bir mülteci akınına maruz kalan ve sınırlarının ötesinde PKK/PYD ve DEAŞ terör örgütlerinin varlığını istemeyen Türkiye, savaşın başından beri bu ülkenin kuzeyinde bir güvenli bölge oluşturulmasını talep etmişti. Ancak ABD, Rusya ve soruna taraf olan diğer ülkeler bu öneriye destek vermemişti.
Şimdi Amerikan Başkanının muğlak ifadelerle güvenli bölge önerisinde bulunmasının ardından, Irak örneğini unutmayan Türkiye, bu güvenli bölgenin hangi şartlarda gerçekten güvenli olacağını başta ABD olmak üzere muhataplarına anlatıyor. Irak’ın kuzeyindeki gibi, terör örgütlerinin rahatça hareket edebileceği bir otorite boşluğunun Suriye’nin kuzeyinde de oluşmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğini açık bir şekilde söylüyor.
Amerikan Başkanı’nın ekibinde ve Amerikan güvenlik bürokrasisinde, Trump’ın açıklamasını tam da bu yöne çekmek isteyenlerin olduğuna kuşku yok. Başından beri Suriye’nin kuzeyinde bir PKK/PYD koridoru oluşturmaya ve bu yapıyı Türkiye’ye karşı bir baskı aracı olarak kullanmaya odaklanan bu çevreler, şimdi Trump’ın güvenli bölge önerisini de bu çerçevede değerlendirmek istiyorlar.
Bu yüzden Türkiye’nin kararlı tutumu çok önemli.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerikan Başkanı Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde, Türkiye’nin söz konusu bu 20 mil derinliğindeki bölgede güvenliğin sağlanmasını üstleneceğini ve bu bölgede terörist unsurların barınmasına izin vermeyeceğini söyledi.
Türkiye, güvenli bölge uygulamasını, bölgenin teröristlerden temizlenmesi ve sivillerin evlerine dönmelerinin mümkün olması için bir araç olarak görüyor.
Bunun için de güvenli bölgenin güvenliğini Türkiye’nin sağlaması gerekiyor.




Powered by proGEDIA