Mesele S-400 Değil, Anlamadınız mı?

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 09 Mart 2019, Cumartesi


ABD ile yaşanacak sorunların Türk dış politikası açısından 2019 yılının en önemli gelişmeleri olacağı bekleniyordu. Amerikan yönetiminden gelen açıklamalar bu tahminlerin yanlış olmadığını gösterdi.

Özellikle iki ülke arasındaki güvenlik ilişkileri açısından sorun teşkil edecek gelişmeler yaşanıyor.

S-400’ler, F-35’ler ve Suriye konusunda bazı Amerikalı yetkililerin yaptığı açıklamalar, Washington’un Ankara ile ilişkiler konusunda rasyonel düzlemden uzak yaklaşım konusunda ısrar ettiğini gösteriyor.

Türk-Amerikan ilişkilerini karşılıklı dengeli bağımlılık ilişkisi şeklinde dizayn etmeye direnen ve eski bağımlılık ilişkisini yeniden inşa etmeye çalışan Amerikalıların varlığı ve Washington’daki etkinlikleri iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ve gelişmesinin önünde en büyük engel olarak durmaya devam ediyor.

Bu şekilde düşünmeyenler de var belki.

Ankara ile, Türkiye’nin egemenliğine saygı temelinde bir ilişki kurmanın iki ülke ilişkileri açısından en doğru yol olacağını görenler de var Washington’da.

Ama onların sesi az çıkıyor.

Türkiye ile ABD arasındaki dengesiz bağımlılık ilişkisini, Türkiye’deki iktidarın darbe yoluyla devrilmesi girişimine kadar vardıran Washington’daki güvenlik bürokrasisi izlediği obsesif politikayla iki ülke ilişkilerinin normalleşmesine izin vermiyor.

Bunların iki ülke ilişkilerini ilgilendiren birçok meseledeki uzlaşmaz tavırları Ankara’ya pozitif adım atma konusunda seçenek bırakmıyor.

Ne diyorlar?

S-400’leri alamazsınız, ama biz de size teknoloji transferi ve kredi kolaylığı içerecek şekilde Patriot satmayız. Yani Türkçesi; ya hava savunmasından mahrum bir şekilde kalmaya devam edin ya da hava savunmanızı bize emanet edin, diyorlar.

Türkiye’nin Orta Doğu’da birçok ülkenin sahip olduğu orta menzilli füzelerden gelebilecek tehlikeler karşısında yeterli bir hava savunma sistemine sahip olmadığı ve ABD ile 70 yıla yakın zamandır süren güvenlik ortaklığının bu konuda herhangi bir katkısının olmadığı düşünüldüğünde, kontrolü kendisinde olacak bir savunma sistemine duyduğu ihtiyacın önemi anlaşılır.

ABD başta olmak üzere NATO müttefiklerimizin Patriot savunma sistemlerine en fazla ihtiyaç duyduğumuz dönemde, 2015 yılında bu silahları Türkiye’den çekmeleri, bu konuda başka ülkelere güvenemeyeceğimizi de gösterdi.

Bu nedenle Türkiye, bir yandan kendi hava savunma silahlarını üretmeye çalışırken bir yandan da Rusya’dan S-400 füze savunma sistemini almaya karar verdi. Bu konuda kredi ve teslimata dair anlaşmalar imzalanmış ve ilk teslimat beklenirken ABD’den gelen dayatmalar, hangi gerekçeye dayanırsa dayansın, bağımsız bir ülkenin kabul edeceği bir tavır değildir.

Ama yukarıda bahsettiğimiz Washington’daki güvenlik bürokrasisi ile onun medya ve siyasetteki uzantıları bu meseleyi köpürtüp, Başkan ve Kongre’yi de yanlış bilgilendirerek Türk-Amerikan ilişkilerini bu soruna endekslemeye çalışıyorlar. Niyetleri, Brunson meselesinde olduğu gibi, Başkan Trump’ı bu konuda Türkiye’ye karşı sert bir açıklama yapmaya zorlamak ve ardından Türkiye’ye karşı ağır yaptırımları devreye sokarak Ankara’yı geri adım atmaya zorlamak.

Yani Washington’daki bu Türkiye karşıtı ekibin asıl niyeti, teknik nedenlerle S-400’lerin NATO güvenlik sistemine uyumsuzluğu yüzünden bu silah sistemlerinin Türkiye tarafından temin edilmesini engellemek değil, bu meseleyi de başka birçok konuda yaptıkları gibi, Türk-Amerikan ilişkilerinin krizine dönüştürüp Türkiye’deki iktidara karşı uzun zamandır uyguladıkları yıpratma savaşına bütün Amerikan devlet aygıtını dâhil etmek.

Bu ne anlama geliyor?

Türkiye S-400’ler konusunda geri adım atsa, bu Türkiye karşıtı ekip, krize dönüştürecek yeni bir konu bulacaktır. Zira bunların AK Parti iktidarı devam ettiği sürece Türk-Amerikan ilişkilerini normalleştirmek gibi bir dertleri yok.

17-25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da yarım kalan işlerini tamamlayana kadar Türk-Amerikan ilişkilerini kriz atmosferinde tutmaya kararlılar.

Bu durumda, Türk-Amerikan ilişkileri normalleşecekse, bu konuda gerekli adımın Washington’da atılması gerekiyor.

Washington’daki rasyonel aktörler, Türk-Amerikan ilişkilerini normalleştirmek istiyorlarsa, işe bu takıntılı, Türkiye karşıtı ve sürekli yeni kriz arayışındaki ekibi ve onlarla iş birliği içindeki lobileri tasfiye ederek başlayabilirler.

[Türkiye, 9 Mart 2019]







Powered by proGEDIA