ABD ve Rusya arasında Türkiye’nin Suriye politikası

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 11 Şubat 2017, Cumartesi


ABD ve Rusya arasında Türkiye’nin Suriye politikası
Son yaşanan gelişmelerle birlikte Suriye’de bütün aktörler için önemli bir dönüm noktasına gelindi.
Türkiye, sınırlarında PYD/PKK’nın kontrolünde bir bölgenin kalmaması için bu örgüte ve DEAŞ’a karşı mücadelesini hızlandırdı.
Trump yönetimindeki ABD, Suriye’de yaşanan sürece daha fazla müdahil olmak istiyor.
Esad yönetimi, kontrol ettiği bölgeleri genişletmeye çalışıyor.
Rusya ise çok kritik bir karar aşamasına gelmiş durumda…
Moskova’nın liderlik ettiği blokun Suriye iç savaşının sonlandırılması ve ülkenin geleceğine dair barış anlaşmasına ulaşılabilme konusunda bugüne kadar karşısında bulduğu tek ciddi muhatap Türkiye oldu. Türkiye ile yapılan görüşmeler, Halep’teki sivillerin ve muhalif savaşçıların tahliyesi ve sonrasında sağlanan ateşkes konularında çok belirleyici oldu. Ancak şimdi yeni Amerikan yönetimiyle birlikte, Moskova’nın Suriye sorununa çözüm arayışları konusundaki bu önemli ortağını, yani Ankara’yı kaybetme riski de ortaya çıktı. PYD/PKK konusunda Türkiye’yi tatmin edecek bir öneride bulunmaması durumunda, Ankara ile Obama döneminde gerginleşen ilişkileri düzeltmeye istekli bir Washington yönetiminin Türkiye’yi yeniden yanına çekmesi ve Ankara-Moskova iş birliğini sonlandırması ihtimali artacaktır. CIA Başkanı Mike Pompeo’nun ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye yapması bu ihtimalin ilk işareti olabilir.
El-Bab’ın DEAŞ’ın elinden alınması konusunda zorlu bir savaşın içerisine giren ve bu amaç doğrultusunda çok sayıda askerinin şehit olmasını göze alan Türkiye, DEAŞ ve PKK/PYD örgütlerine karşı mücadeleyi ne kadar önemsediğini gösteriyor. Türkiye böyle bir çaba içerisindeyken Rusya tarafından desteklenen Baas rejimi güçlerinin bölgedeki Türk askerlerini hedef alması, hem Türkiye ile Esad rejimini doğrudan karşı karşıya getireceği hem de PKK/PYD’ye doğrudan destek olarak algılanacağı için Ankara-Moskova ilişkilerinde yeniden ciddi sorunlara yol açacaktır.
Rusya’nın, PKK/PYD konusundaki tavrını netleştirmek için Ankara’nın Trump yönetimiyle nasıl bir ilişki kuracağını görmek istemesi Moskova açısından rasyonel bir tercih olarak görünüyor. Ancak El-Bab bölgesinde Suriye rejim güçleriyle Türk ordusunun artık doğrudan karşı karşıya gelmeleri Moskova’nın işini zorlaştırıyor. Türk ordusu, muhalifler, Rus hava kuvvetleri ve Esad güçlerinin El-Bab bölgesinde DEAŞ’a karşı operasyon yaptığı bölge çok dar bir alan olduğu için Rus uçaklarının Türk askerlerini yanlışlıkla vurup şehit etmeleri gibi talihsiz olaylar da yaşanabiliyor.
Rusya’nın Ankara-Washington ilişkilerinin nasıl şekilleneceğini beklerken, Esad güçlerinin Türk ordusuyla doğrudan çatışmasını engelleme çabasının ne kadar başarılı olacağını zaman gösterecek, ancak Moskova’nın Türkiye’ye karşı PKK/PYD kartını sonuna kadar elinde tutmaya devam edeceği ve ancak Türkiye’nin kendisiyle yakın ilişkiye yönelmesi durumunda bu konuda iş birliğine hazır olacağı anlaşılıyor. Böyle bir durumda bile Rusya’nın PKK/PYD konusunda Türkiye’yi tamamen tatmin edecek bir tutum takınıp takınmayacağı meçhuldür.
Aynı bilinmezlik, Türkiye’nin Trump yönetimiyle Suriye konusunda anlaşması durumunda da söz konusu olacaktır. İki ülkenin Suriye’de teröre karşı mücadelede ortak hareket etme yönünde karar almaları hangi terör örgütlerini kapsayacaktır? DEAŞ’a karşı mücadele konusunda bir konsensüs olsa da, PYD/PKK konusunda yeni Amerikan yönetiminin tavrının ne olacağı henüz bilinmiyor. Trump yönetimi de, tıpkı Moskova gibi, Türkiye’nin kendisiyle iş birliğine ne kadar hazır olduğunu görene kadar PKK/PYD konusunu Ankara’ya karşı bir koz olarak elinde tutmaya devam edecektir. Ancak Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’deki daha büyük hedeflerine Türkiye’nin katkı sağlayacağından emin olması durumunda PKK/PYD konusunda Türkiye’yi tatmin edecek bir politikaya yönelecektir.
Rusya ve ABD, Türkiye’nin güvenlik kaygıları konusundaki tavırlarını Ankara’nın alacağı pozisyona göre netleştirmeyi beklerken, Türkiye’nin de bu iki ülke arasındaki dengeleri çok iyi gözeten bir Suriye politikası geliştirmesi gerekiyor. İki tarafla da kalıcı angajmanlara girmeden Türkiye’nin güvenlik sorunu konusunda ne yapacaklarını anlamak zorundayız.
Suriye konusunda herkesin birbirini tarttığı bir döneme girmiş durumdayız. Bu tartma safhası bittikten sonra bütün aktörler saflarını belirleyecek ve sorunun son evresine geçilecek. Bu son evrenin sahnesinin cephe mi yoksa masa mı olacağını ise zaman gösterecek.
Ancak Türkiye’nin her ikisi için de hazırlıklı olması gerekiyor.




Powered by proGEDIA