Türk-Alman ilişkilerinde “bir demlik çayın hatırı” ne kadar sürer?

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 10 Ocak 2018, Çarşamba


Türk-Alman ilişkilerinde “bir demlik çayın hatırı” ne kadar sürer?
Geçen hafta sonu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fransa ziyareti kadar öne çıkmasa da, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Almanya ziyareti de önemli dış politika gelişmelerinden biri oldu. Özellikle de Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in kendi memleketi Goslar’daki evinde ağırladığı Çavuşoğlu’na kendi elleriyle demlikten çay servisi yapması iki dışişleri bakanı arasındaki samimiyeti gösteren önemli bir jest olarak kayda geçti.
Bu görüntü üzerine gerek Almanya’da gerekse Türkiye’de çok yorum yapıldı.
Alman medyasında öne çıkan yorumlar eleştireldi. Türkiye’de hâlen Alman vatandaşları tutuklu iken Dışişleri Bakanı Gabriel’in Türk meslektaşı ile bu tür samimi bir görüntü vermesi başta Türkiye karşıtı lobi olmak üzere çok sayıda kişiyi rahatsız etti.
Almanya’da seçimler sonrasında Hıristiyan Demokratlar ve Liberaller ile kurulacak bir koalisyon hükûmetinde dışişleri bakanı olmayı hayal eden, ancak koalisyon görüşmelerinin başarısız olması yüzünden bu hayali suya düşen ve sonrasında Yeşiller Partisindeki yıldızı sönmeye başlayan Cem Özdemir, kendisi dışişleri bakanı olsaydı Türkiye’nin dışişleri bakanına çay servisi yapmayacağını ve bu şekilde çekilmiş fotoğraflarını medya ile paylaşmayacağını söyledi.
Özdemir’in bu açıklamaları, Almanya’daki Türkiye karşıtı lobinin önde gelen figürlerinden olan bu ismin dışişleri bakanı olması durumunda Türk-Alman ilişkilerinin ne yöne savrulacağının açık bir göstergesi aslında.
İki ülke arasındaki ilişkilerde son yıllarda yaşanan krizlerde Cem Özdemir ve Sevim Dağdelen gibi, Almanya’daki Türkiye kökenli ancak Türkiye karşıtı siyasetçilerin ve onların medyadaki uzantılarının etkisi çok büyük oldu.
Peki, Alman Dışişleri Bakanı Gabriel ile Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu arasındaki bir demlik çayın eşliğindeki samimi görüntüler Türk-Alman ilişkilerindeki krizin atlatıldığı anlamına gelir mi?
Her iki bakan da kurdukları kişisel dostluk üzerinden olumlu bir atmosfer oluşturmak suretiyle iki ülke ilişkilerindeki sorunların çözümüne katkı konusunda çok önemli adımlar atsalar da, Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin önünde ciddi engellerin olduğunu ifade etmek gerekir.
Öncelikle Almanya’daki, Berlin’in Ankara’ya baskı yaparak Türkiye iç siyasetine yön vermesi gerektiğini düşünen kesimlerin Alman hükûmetine bu yöndeki baskılarının devam edeceği beklenmelidir. Normalleşme konusunda Çavuşoğlu ile birlikte adımlar atmaya çalışan Alman Dışişleri Bakanı Gabriel’in partisi SPD’nin de son seçimlerde aldığı tarihinin en düşük oy oranıyla ciddi bir siyasi krize sürüklenmesi sol kesim içerisinde daha marjinal ve Türkiye karşıtı Yeşiller ve Sol Parti’yi öne çıkarmıştı. Yeşiller’in de katılacağı Jamaika Koalisyonu görüşmelerinin başarısız olmasının ardından yeniden Hıristiyan Demokratlar ile Sosyal Demokratlar arasında büyük koalisyonun (GroKo) kurulması ihtimali, bu şekilde konumu güçlenen Gabriel’in Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda cesur adımlar atmasına imkân verdi.
Trump’ın başkan seçilmesi sonrası ABD’ye ve Brexit kararı sonrası İngiltere’ye olan güveni sarsılan Gabriel, Türkiye ile Alman ekonomisine ve güvenliğine zarar verecek adımlardan uzak durmak istiyor. Ancak bunun için hem kendi partisi içerisindeki ideolojik kanadı ikna etmek; hem de diğer sol partilerden gelen baskılara karşı dirençli olmak zorunda.
Gabriel’in Çavuşoğlu’na servis ettiği çayın görüntüsü, Almanya’nın Türkiye politikasında artık Türkiye karşıtı ideolojik lobilerin ipoteği altında hareket etmeyeceğini mi sembolize ediyor? Bunu Gabriel’in kararlılığı, yeni hükûmette dışişleri bakanlığı koltuğunu koruyup koruyamayacağı veya yerine gelecek ismin aynı çizgiyi sürdürüp sürdürmeyeceği gösterecek.
Almanya’nın Türkiye politikasının ideolojik çizgiden daha rasyonel bir boyuta taşınıp taşınmayacağının gözlemleneceği diğer alanlar ise Berlin’in FETÖ ve PKK terör örgütleri konusundaki tavrının ne olacağı ve Türkiye’ye silah satışı konusunda ittifak ilişkisiyle bağdaşmayan politikasını sürdürüp sürdürmeyeceği konuları olacak.
PKK’ya karşı gösterilen tolerans ve silah satışına yönelik engellemeler konusunda ideolojik sol kesimlerle yüzleşmesi gereken Berlin, FETÖ konusunda ise bu örgütü kullanarak Türkiye siyasetine nüfuz etmeyi amaçlayan kesimlerle yüzleşmek zorunda.
Almanya bu yüzleşmeleri yaparsa Gabriel’in Çavuşoğlu için demlediği çayın kırk yıl hatırı olabilir. Ancak bu zor görünüyor.




Powered by proGEDIA