Zeytin Dalı’nın Almanya’da yol açtığı ikilem

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 27 Ocak 2018, Cumartesi


Zeytin Dalı’nın Almanya’da yol açtığı ikilem
Türkiye’nin Afrin’deki PKK/YPG terör örgütüne yönelik operasyonu Türk-Alman ilişkilerinde gerginliğin azaltılmasına yönelik çabaların yoğunlaştırıldığı bir döneme rastladı.
Türkiye’nin diğer Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini iyileştirdiği bir dönemde Alman hükûmeti, Ankara ile normalleşme konusunda attığı adımlardan geri dönüp tansiyonu yeniden artırmak istemiyor. En azından Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, memleketi Goslar’da meslektaşı Mevlüt Çavuşoğlu’na kendi elleriyle demleyip ikram ettiği çayın hatırının kısa sürmesini arzu etmez.
Ancak Almanya’daki “PKK seviciler” de Berlin’i ve Berlin üzerinden Ankara’yı baskı altına almak için çalışmaya çoktan başladılar. Bunların siyasetteki uzantıları Alman askerlerinin Konya’dan çekilmesini ve Türkiye’ye karşı sert tepki gösterilmesini talep ederken, medyadaki temsilcileri de Almanya’nın Türkiye’ye sattığı Leopar tanklarının Zeytin Dalı Harekâtı sırasında “sivillere karşı” kullanıldığını iddia ederek Türkiye’ye silah satışının sona erdirilmesi yönünde hükûmetin karar almasını istediler.
Türkiye’nin Afrin’deki terör hedeflerine yönelik operasyonunu “Kürt halkına” karşı yapılmış gibi göstermek için ellerinden geleni yapan bu çevrelerin bir kısmının Almanya’daki Türkiye karşıtı diasporanın PKK’lı mensuplarından diğerlerinin ise onların sempatizanı ve destekçisi aşırı sol ideolojiye mensup Almanlardan oluştuğu biliniyor.
Alman Federal Meclisi’nde ve medyada temsilcileri olan bu Türkiye düşmanı lobinin Afrin’deki PKK/YPG terör örgütüne yönelik operasyona şiddetle karşı çıkacağı ve örgütün bu operasyondan zarar görmemesi için Almanya ve Avrupa kamuoyunu manipüle etmeye çalışacakları tahmin ediliyordu.
Eylül ayında yapılan seçimlerden sonra hâlâ yeni hükûmetin kurulamadığı Almanya’da mevcut hükûmetin bu Türkiye karşıtı lobiden gelen baskılara ne kadar direneceği merak ediliyordu. Hükûmet kanadından gelen ilk açıklamalar Almanya’nın tepkisinin bu lobinin istediği düzeyde olmadığını gösterdi ki, yine Alman medyasında “Batı’nın Kürtlere ihanet ettiği” yönünde haberler yapıldı.
Bu haberi yapan Spiegel dergisi yazarı Hasnain Kazim’in iflah olmaz bir Türkiye karşıtı olduğu hatırlanırsa, bu başlıkla kastettiğinin aslında “Batı’nın PKK’ya ihanet ettiği” ve kendisinin de bundan çok rahatsız olduğu anlaşılır.
***
Alman hükûmetinin tavrı
Alman Dışişleri Bakanı Gabriel, İngiltere ve Hollandalı meslektaşları gibi açık bir şekilde “Türkiye’nin sınırlarını ve güvenliğini savunma hakkına” vurgu yaparak operasyona destek vermese de, Ankara ile ilişkileri zora sokacak bir açıklama yapmaktan kaçındı. Açıklamalarında, içerideki PKK destekçilerinin baskısını hafifletmek için “operasyonun önceden kestirilemeyen riskleri beraberinde getireceğini”, “gerilimin tırmanmasından endişeli olduğunu” ve “sivil halkın korunmasının önemli olduğunu” ifade eden Gabriel, Ankara’yı rahatsız etmemek için de “Türkiye’nin güvenlik kaygılarının hesaba katılması gerektiğini” dile getirdi.
PKK/YPG’ye destek konusunda Berlin’deki federal hükûmetten beklediği tavrı göremeyen Almanya’daki Türkiye karşıtı lobi medyadaki uzantılarını kullanarak Türkiye’yi ve Zeytin Dalı Harekâtı’nı karalamaya dönük haberlerini yoğunlaştırdı. Bir yandan da bu lobinin doğrudan PKK’lı mensupları Almanya’daki Türklere ve camilere saldırmaya başladılar.
Kilis’teki Çalık Camisi’ne roketle saldırıp iki kişinin şehit olmasına yol açan PKK’lıların Almanya’da da camilere saldırması şaşırtıcı değil.
Almanya’daki “PKK sevicilerin” bu saldırılar karşısında seslerini çıkarmamaları da şaşırtıcı değil.
PKK’nın sivilleri öldürmesini hiç problem etmediler zaten.
***
Türkiye’nin çıkarması gereken ders
Türkiye’nin halkının ve sınırlarının güvenliği için yapmak zorunda olduğu bu operasyona karşı olanların saldırılarının nereden geldiğinin iyi analiz edilip ona göre tedbirler alınması çok önemli.
Almanya’nın Türkiye’ye sattığı tankların satışının durdurulması yönündeki baskılar, aslında Türkiye’nin yerli savunma sanayisini geliştirme konusunda son dönemde attığı adımların ne kadar doğru olduğunu gösterdi. Türkiye’nin, kendi güvenliği için ihtiyaç duyduğu bütün askerî operasyonları hiç tereddüt etmeden yapabilmesine imkân verecek silahları kendisinin üretmesi gerekiyor.
Yoksa Kıbrıs Barış Harekâtını yaparken Amerikalılar, Zeytin Dalı Harekâtını yaparken Almanlar ve yarın başka bir operasyonu yaparken belki Ruslar “bizim silahlarımızı kullanmayın” derler.




Powered by proGEDIA