2019’da Türk-Amerikan ilişkilerini bekleyen meydan okumalar

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 05 Ocak 2019, Cumartesi


2019’da Türk-Amerikan ilişkilerini bekleyen meydan okumalar
Türkiye, 2018 yılında gerek Suriye meselesinde gerekse ABD ile ilişkiler çerçevesinde ekonomik alanda yaşadığı sorunlara rağmen, dış politikasındaki bağımsız çizgisini sürdürme ve geliştirme yolunda önemli adımlar attı. Bağımsız dış politikanın temel ayaklarını oluşturan askerî kapasitesini geliştirme ve kendisine karşı bir araç olarak kullanılan terör örgütlerine karşı mücadele konularında ciddi ilerlemeler kaydetti. Bu alanlarda elde edilen başarılar 2019 yılında karşı karşıya kalacağı meydan okumalar konusunda Türkiye’nin daha hazırlıklı olmasını sağlayacak.
Aslında Türkiye’nin son dönemde yaşadığı bütün saldırılar, bunlara karşı verilen başarılı mücadeleler sayesinde ülkemizin bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağladı. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimi ile sonrasında ekonomik alanda söz konusu olan saldırıların arkasındaki aktörler, bu saldırılarıyla belki Türkiye’nin büyümesini yavaşlatıyorlar, ancak aynı zamanda direncini de artırdıklarının farkında değiller.
Bu şekilde bağışıklık sistemi güçlenmiş olarak 2019 yılına giren Türkiye’nin dış politikada karşı karşıya olacağı meydan okumaların başında yine ABD ile ilişkiler geliyor. Fırat’ın doğusundaki PKK/PYD varlığı, İran yaptırımları konusunda Türkiye’nin tavrı, FETÖ meselesi, S-400 ve Patriot hava savunma sistemlerinin alınması ABD ile ilişkiler çerçevesinde ilk akla gelen sorun alanları olarak göze çarpıyor.
Her ne kadar Amerikan Başkanı Trump, Suriye’den çekilme kararını açıklasa da, güvenlik bürokrasisi ve bazı lobilerin bu karara direnecekleri ve mümkünse Amerikan askerlerinin Suriye’de daha uzun süre kalmalarını sağlamaya çalışacakları tahmin ediliyordu. Trump’ın son açıklamaları, planladığı çekilmenin kendi istediği gibi hemen gerçekleşmeyeceğini ve zamana yayılacağını gösteriyor.
Bu mesele etrafında ABD’de yaşanan güç mücadelesi aslında Türk-Amerikan ilişkilerindeki temel sorunla da çok yakından ilgili.
Washington’daki, Türkiye’nin egemenliğine saygı göstermeyi reddeden, Türk dış politikasını kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmekten başka seçeneği kabul etmeyen birtakım çevreler, bu isteklerini gerçekleştirme konusunda başarısız olunca, PKK/PYD ve FETÖ gibi terör örgütlerini devreye sokarak bu örgütler üzerinden baskı yapmak suretiyle Ankara’yı Batı yörüngesine geri döndürmeye çalışıyorlar.
Bu politikanın başarısızlığını ve Türk-Amerikan ilişkilerine maliyetini gören ve terör örgütleriyle iş birliği eksenli bir dış politika anlayışına getirdiği maliyetler açısından sıcak bakmayan Trump ise bu çevrelerin Türkiye ve Suriye politikalarını reddediyor.
Amerikan Başkanı Trump ile güvenlik bürokrasisi ve lobiler arasındaki bu mücadelenin seyri Türk-Amerikan ilişkilerinin 2019’daki seyri açısından da belirleyici olacak. Eğer söz konusu güvenlik bürokrasisi ve lobiler Suriye’den çekilme ve terör örgütleriyle iş birliğine son verme konularında Trump’a geri adım attırırlarsa Türk-Amerikan ilişkilerini yeniden gergin günlerin beklediğini öngörmek yanlış olmayacaktır.
Washington’un İran yaptırımları ve S-400’ler konularında Türkiye’nin güvenlik ve ekonomik çıkarlarını hesaba katmayan baskılara yönelmesi de Türk-Amerikan ilişkilerinin seyri açısından önemli riskler barındırıyor.
ABD’nin uluslararası hukuka aykırı bir şekilde İran Nükleer Anlaşması’ndan çekilip Tahran’a karşı yaptırımlara geri dönmesinden en fazla olumsuz etkilenen ülkelerden biri kuşkusuz Türkiye’dir. Türkiye’nin petrol ve doğalgaz ithalatında en önemli iki tedarikçiden biri olan İran’dan petrol ithalatına getirilen kısıtlama ve doğalgaz ithalatında yapılacak ödemelerde yaşanacak kısıtlamalar ile Türkiye’nin bu ülkeye yapacağı ihracatın da tehdit altında olması haklı olarak Ankara’nın yaptırımlara karşı çıkması sonucunu doğuruyor. Buna karşı Washington’un anlayışsız bir tavır içerisine girmesi ve Türkiye’ye karşı baskı politikalarına yönelip Halkbank-Hakan Atilla davası benzeri endişelerin ortaya çıkması Ankara’nın Washington’a karşı tavrını da olumsuz etkileyecektir.
Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu hava savunma sistemlerini temin etmesi konusundaki arayışlarına uzun süre cevap vermeyen ABD’nin, şimdi Ankara ile Moskova arasında S-400’lerin alınması konusunda bütün anlaşmalar imzalanıp ilk ödemeler gerçekleştirilmişken, bu anlaşmadan vazgeçmesi konusunda baskı yapması da Türkiye’ye açısından kabul edilebilir değildir.
2019’da Türk-Amerikan ilişkilerinin nasıl gelişeceği, Washington’un Türkiye’nin bağımsızlığına saygılı olma konusunda nasıl bir tavır içerisinde olacağına bağlı olacak.
2018’de olduğu gibi.




Powered by proGEDIA