Kuzey Irak Referandumunun Orta Doğu ve Türkiye için anlamı

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 27 Eylül 2017, Çarşamba


Kuzey Irak Referandumunun Orta Doğu ve Türkiye için anlamı
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), başta Bağdat, Tahran ve Ankara olmak üzere birçok başkentin karşı çıkmasına rağmen pazartesi günü bağımsızlık referandumunu gerçekleştirdi. İsrail’in açık desteği ise referanduma gölge düşüren gelişmelerden sadece biriydi.
Karşı çıkanlar arasında Irak Kürtlerinin bir kısmının da olması Barzani yönetiminin bağımsızlık ısrarının sebep olabileceği sorunlar konusunda duyulan endişenin bir göstergesiydi. Endişenin temel nedeni, bağımsızlık arayışının Kürtlere huzur, refah ve barış yerine daha fazla çatışma, istikrarsızlık ve acı getireceği korkusuydu. Yine bağımsızlık arayışı yolunda verecekleri tavizlerin Kürtleri, bazı bölgesel ve küresel aktörlere daha fazla bağımlı kılacağı ve hatta onların Orta Doğu politikalarının bir tür manivelası hâline getireceği endişesi de hem bazı Kürtlerde hem de Kürt nüfusu barındıran bölge ülkelerinde kuvvetli bir şekilde mevcut.
Kerkük gibi tartışmalı bölgelerin de referanduma dahil edilmesinin, Kürtlerle diğer bölge halkları arasındaki anlaşmazlıkları çatışmaya dönüştüreceği ve DEAŞ terörüyle iyice yıpranan Irak’ın yeni bir iç savaşa sürüklenebileceği endişesi de göz ardı edilemeyecek bir gerçekliği yansıtıyor.
Şimdiye kadarki tecrübeler açık bir şekilde gösterdi ki, bölgenin çatışma ve savaşa sürüklenmesi Orta Doğu halkları ve ülkeleri açısından çok sayıda olumsuz sonucu beraberinde getiriyor. Her şeyden önce çatışma ve savaşların devletleri zayıflatması bölgeyi terör örgütlerinin operasyon alanı hâline getiriyor. PKK’nın 40 yıldır asıl beslendiği unsurun Orta Doğu’da yaşanan savaşlar olduğunu unutmayalım. Lübnan İç Savaşı ile Bekaa’da, 1991 Körfez Savaşı sonucunda Kuzey Irak’ta ve Suriye İç Savaşı sonucunda bu ülkenin kuzeyinde oluşan otorite boşluklarının PKK’nın gelişip yayılması için ne kadar verimli alanlar oluşturduğunu biliyoruz. Aynı şekilde El-Kaide ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin de Orta Doğu’da yaşanan çatışmaları fırsata dönüştürdükleri görülüyor.
Orta Doğu çatışmalarının bölge ülkeleri ve halkları için bir başka sonucu ise küresel aktörlerin bölgeye yönelik müdahaleleri için bahane oluşturmalarıdır. Başta ABD ve Rusya olmak üzere küresel güçler doğal kaynaklar açısından çok zengin olan bu bölgedeki pozisyonlarını sağlamlaştırmak için Orta Doğu çatışmalarına taraf oluyorlar, bu çatışmaların küresel aktörler arasında güç mücadelesinin bir aracı hâline gelmesi ise bölge halkları açısından tam bir felakete dönüşüyor.
Bu noktada Kuzey Irak’taki referandum konusunda şu tespiti yapmak gerekiyor: Eğer bu referandum gerek Irak’taki tartışmalı bölgeler gerekse diğer ülkelerdeki Kürtlerin bağımsızlık hesapları üzerinden çok büyük çatışmaların kapısını aralayan bir etkiye yol açarsa, başta Kürtler olmak üzere bütün bölge halkları açısından çok sancılı bir süreci başlatmış olacaktır. Diğer Orta Doğu çatışmalarında olduğu gibi, bu çatışmada da küresel aktörler kendi çıkarları doğrultusunda pozisyon alıp çatışmanın tarafı hâline gelecekleri için, bu referandumun uzun sürecek bir kaos ortamına yol açması riski yüksektir.
Ankara açısından bakıldığında, Türkiye’nin yoğun desteğine rağmen PKK ile mücadelede başarılı olamayan IKBY yönetiminin, muhtemel bir bağımsızlık sonrasında terörle mücadele konusunda Türkiye ile ne kadar iş birliği içerisinde olacağı önemli bir sorun olarak görülüyor. Türkiye ile yakın ilişkiye sahip olan Barzani yönetiminin bile bu konuda Ankara’yı tatmin etmekten uzak bir tavır içerisinde olduğu dikkate alınırsa, KYB ve Goran gibi PKK’ya daha yakın siyasal aktörlerin etkili olduğu muhtemel bir bağımsız Kürdistan devletinin Türkiye’yi çok rahatsız edecek politikalar izlemesi endişesi söz konusudur.
Kendi topraklarında PKK’ya karşı mücadelesinde önemli başarılar elde eden Türkiye için, Kuzey Suriye’de ABD’nin de desteğiyle fiilî bir devlet kurma peşinde olan bu terör örgütünün Irak’ın kuzeyinde de etkinliğini artırması kabul edilebilecek bir durum değildir.
Barzani yönetimi, aslında Bağdat-Tahran ekseninden kendisine yönelecek haksız dayatmalara karşı özerkliğini zaten büyük ölçüde kazanmıştı. IKBY topraklarında asıl egemenliğini ispat etmesi gereken alan ise PKK meselesiydi. Barzani’nin, federal Irak devleti içerisinde yönettiği IKBY federe devletinin asıl bağımsızlık mücadelesini PKK’ya ve onu destekleyen aktörlere karşı vermesi gerekiyor.




Powered by proGEDIA