NATO’nun krizleri

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 22 Şubat 2017, Çarşamba


NATO’nun krizleri
Amerikan Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Savunma Bakanı James Mattis’in Münih Güvenlik Konferansı sırasındaki açıklamaları NATO’nun Avrupalı ortaklarını telaşlandırdı. Amerikalılar, Avrupalı NATO üyelerinin askerî harcamalarını artırmalarını istiyor. NATO’nun korumasına en az ihtiyaç duyan ABD, millî gelirinin yüzde 3,3’ü oranında askerî harcama yaparken diğer bütün NATO üyelerinin bundan daha az harcama yapması yeni Amerikan yönetimini çok rahatsız ediyor. İngiltere, Fransa ve Türkiye gibi NATO üyeleri yüzde 2 civarında, Almanya, Hollanda ve İspanya gibi ülkeler ise yüzde 1,2 oranında askerî harcamaya pay ayırıyorlar.
Washington yönetimi bu durumu değiştirmeye kararlı görünüyor. Avrupalı NATO üyelerinin hem askerî harcamalarını artırmaları konusunda baskı yapıyor hem de uluslararası sorunlarda daha fazla sorumluluk almalarını istiyor. Bu durumun başta Almanya olmak üzere Avrupalı NATO ülkelerini ciddi şekilde rahatsız ettiğine kuşku yok.
Neden rahatsız oluyorlar?
Bugüne kadar ABD’nin sunduğu güvenlik şemsiyesi altında askerî harcamalarını sınırlı tutmuşlar ve ekonomik kalkınmalarına odaklanmışlardı. Uluslararası sorunlarda daha çok ABD’nin liderlik yapmasını tercih etmişler ve mümkün olduğunca sorunlardan uzak durmaya çalışmışlardı. Buna kısmen istisna olarak Fransa gösterilebilir. Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığı dışındaki dönemlerde Fransa’nın genel olarak ABD’nin siyasi ve güvenlik alanlardaki liderliğine sürekli bir itirazının olduğu ve Washington ile rekabet ettiği görülmüştür. Ancak Paris’in, özellikle Soğuk Savaş sonrasında Avrupa’da ABD eksenli güvenlik mimarisine alternatif olarak Avrupa Birliği çatısı altında yeni bir güvenlik yapılanması oluşturma girişimi başarılı olamamıştır. Bu başarısızlık sonucunda ABD, Avrupa’daki güvenlik sisteminin en önemli aktörü olarak kalmıştır.
Ancak Donald Trump’ın Amerikan başkanı seçilmesiyle birlikte Avrupalılar ciddi bir ikilemle karşı karşıya kaldılar.
Ne kadar güvenebileceklerini bilemedikleri yeni Amerikan yönetimi kendilerini daha fazla silahlanma konusunda zorluyor.
Bu silahlanmanın kime karşı olacağını bilmiyorlar. Çünkü çoğunun Avrupa’yı tehdit eden en büyük güç olarak gördükleri Rusya konusunda Trump’ın nasıl bir politika izleyeceğini hâlâ bilmiyorlar. Eğer Amerika Rusya ile iş birliğine yönelecekse NATO’daki silahlanma seferberliğinin hedefi kim olacak?
Trump’ın NATO’yu “miadı dolmuş” bir ittifak olarak tanımlamasını ne yapacaklar?
Bütün bu Trump ve NATO konusundaki belirsizliklere karşı yeniden Avrupa Birliği çatısı altında kolektif bir savunma yapılanması geliştirme arayışına girmeyi deneseler, Brexit ile yara almış AB bu durumdayken böyle bir güvenlik ortaklığı geliştirmeleri zor görünüyor. Brexit’in ardından başka üyelerin de AB’den ayrılacağı konuşulurken, Yunanistan’ın avrodan çıkmasından bahsedilirken ve Fransa ile Hollanda seçimlerinde AB karşıtlarının alacağı oy oranları endişeyle beklenirken Brüksel’in AB çatısı altında inşa edilecek bir güvenlik yapılanmasıyla NATO içerisindeki belirsizliklere cevap vermesi çok zor görünüyor.
Bu durumda Almanya gibi Avrupa ülkelerinin ABD’den gelen taleplere cevap verip askerî harcamalarını artırmaları ve uluslararası krizlerin çözümünde daha fazla rol üstlenmeleri kaçınılmaz görülüyor. Bunu yaparken Trump yönetimine ne kadar güvenebileceklerini ise zaman gösterecek.
NATO içerisinde endişeli bekleyiş içerisinde olan üyelerden bir kısmı ise, kendilerini Rusya’nın doğrudan tehdidi altında gören Baltık ve Doğu Avrupa ülkelerinden oluşuyor. Ukrayna, Gürcistan ve Moldova’nın Rusya’nın müdahaleleri sonrasında parçalanmasının ardından kendilerini güvende hissetmeyen bu ülkeler Trump yönetiminin Rusya konusundaki politikalarının nasıl şekilleneceğinden emin olamıyorlar.
NATO’nun bir başka ülkesi Türkiye ise, uluslararası terörizme karşı üyelerinin dayanışma göstermesini beklediği NATO konusunda büyük bir hayal kırıklığı içerisinde.
PKK, DEAŞ ve FETÖ örgütlerinin ağır saldırısı altında NATO müttefiklerinin desteğine ihtiyaç duyan Türkiye, bu desteği alamamak bir yana, bazı NATO üyelerinin bu terör örgütlerine doğrudan ya da dolaylı desteğine şahit oluyor.
DEAŞ’a karşı mücadelede Ankara ile ortak hareket etme arzusunda olan yeni Amerikan yönetiminin, FETÖ ve PKK/PYD konusunda aynı tavrı izleyip izlemeyeceği Türkiye’nin bundan sonraki NATO politikasının şekillenmesinde belirleyici olacaktır.




Powered by proGEDIA