Avrupa’nın en güçlü iki kadınının Türkiye ziyareti

Prof. Dr. Kemal İnat | Görüş & Analiz | 30 Ocak 2017, Pazartesi


Avrupa’nın en güçlü iki kadınının Türkiye ziyareti
İngiltere Başbakanı Theresa May ve Almanya Başbakanı Angela Merkel 5 gün arayla Türkiye’ye geliyorlar. May bugün gelirken Merkel’in perşembe günü Türkiye’de olması bekleniyor.
Kadın olmalarının yanında iki başbakanın da ortak özelliği Avrupa’nın en güçlü iki ekonomisini yönetiyor olmaları. 3,3 trilyon dolarlık millî geliriyle Almanya Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahipken, İngiltere 2,8 trilyon dolarla ikinci sırada geliyor.
Bu benzerliklerine karşılık iki başbakan birçok farklılıkları da temsil ediyor. İngiltere Başbakanı May, Brexit oylaması sonucunda ülkesini Avrupa Birliği üyeliğinden çıkarıp AB’den uzaklaştırırken, Almanya Başbakanı Merkel’in en önemli önceliği zor günler yaşayan AB’yi kurtarmak olarak göze çarpıyor. Theresa May, AB’den ayrılmanın getireceği riskleri ABD’ye daha çok yakınlaşıp Anglo-Sakson ortaklığını kuvvetlendirerek telafi etme peşindeyken, Angela Merkel Washington’daki yeni yönetimi ülkesi için ciddi bir risk olarak görüp AB çerçevesindeki ortaklığı koruyup güçlendirerek bu riski azaltma çabası içerisinde.
İşte böyle bir ortamda Avrupa’nın bu iki güçlü ülkesini yöneten May ve Merkel’in yolu Türkiye’ye düşüyor.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilk defa Türkiye’ye geliyorlar.
Türkiye zor durumdayken, verecekleri destek çok önemliyken bu ziyareti yapmadılar.
Büyük ihtimalle, yapacakları ziyaretin Türkiye’deki hükûmete destek anlamına geleceğini bilerek, özellikle bu desteği vermekten kaçınarak gelmemeyi tercih etmişlerdi.
Şimdi ise kendi çıkarları gerektirdiği için, bu ziyaretlere kendileri ihtiyaç duydukları için geliyorlar.
Türkiye’deki iktidarın, içeriden ve dışarıdan gelen bütün darbelere rağmen ayakta kalması ve halkın desteğine hiç olmadığı kadar fazla şekilde sahip olması Türkiye konusundaki tutumlarını değiştirmelerine yol açmış olabilir. Bu ziyaretlerin, 15 Temmuz süreciyle başlayan bekleme döneminin artık sona erdiğini ve Türkiye’deki meşru iktidarla çalışmaktan başka çareleri olmadığını gördüklerinin işareti olup olmadığını zaman gösterecek. Her iki ülkenin de FETÖ ve PKK/PYD konusundaki bundan sonraki tavırları Ankara ile nasıl bir ilişki arzuladıklarının açık göstergesi olacaktır.
Özellikle Almanya açısından söylemek gerekirse, FETÖ ve PKK konusundaki desteklerinin ve Türkiye’ye yönelik düşmanca tavırlarının devam etmesi Merkel’in Türkiye ziyaretinin Ankara ile ilişkileri normalleştirmeye değil, kendisinin siyasi kariyerini kurtarmaya yönelik bir girişim olduğunu gösterecektir.
Avrupa Birliği’nin ve trans-Atlantik ortaklığın çatırdadığı, yabancı düşmanı ve AB karşıtı partilerin oy oranlarını hızla artırdığı bir atmosferde Almanya’da eylül ayında parlamento seçimleri gerçekleştirilecek. AB’nin Türkiye karşıtı karar ve söylemlerinden rahatsızlığı iyice artan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kapıları açarız” uyarısı da hâlâ geçerli.
Bu durumda, bu yılın yaz aylarında, 2015’tekine benzer bir mülteci akınının Avrupa’yı hedef alması Merkel’in Almanya seçimlerini kazanıp yeniden başbakan olmasını imkânsız hâle getirir. İşte Merkel’in Türkiye ziyaretinin temel nedenini bu endişe oluşturuyor. 15 Temmuz öncesinde bir yıl içerisinde beş kez Türkiye’ye gelmesinin nedeni nasıl kendisini bunaltan mülteci meselesine çözüm bulmak idiyse, şimdi de aynı gayeyle geliyor.
Alman başbakanının Türkiye'ye gelmesindeki bir başka amacı da, Avrupa içerisindeki iktidar mücadelelerinin ve ABD ile karşıtlıkların sertleştiği bir ortamda Türkiye’ye karşı açmış olduğu cepheyi kapatmak olabilir. Yine Türkiye’nin son dönemde Rusya ile yakınlaşması da, artık Washington’a ne kadar güvenebileceğini bilemeyen Berlin’i ürkütüyor olabilir.
Aslında küresel ve bölgesel konjonktür, Almanya’nın FETÖ, PKK, aşırı Erdoğan karşıtlığı ve muhaliflere destek üzerinden Türkiye’ye karşı yürüttüğü düşmanca politikayı sona erdirip Ankara ile karşılıklı dengeli bağımlılık ve egemenliğe saygı üzerinden yeni bir ilişki kurmasını zorluyor. Ancak bir süredir Türkiye karşıtı lobilerin ipoteği altında bir Türkiye politikasına sahip olan Berlin’in bu rasyonel dönüşümü başarıp başaramayacağını şimdiden söylemek zor görünüyor.
ABD’deki iktidar değişimine kendisini uyarlamakta zorluk çekmeyen ve mülteci sorunundan Almanya kadar olumsuz etkilenmeyen İngiltere’nin ise Türkiye ile ilişkilerinde daha çok ekonomik iş birliğine önem verdiği Theresa May’in ziyareti öncesinde gündeme gelen konulardan anlaşılıyor. Londra’nın ekonomik iş birliğini öne çıkarması ve terör konusunda Ankara’ya destek vermesi Türkiye-İngiltere ilişkilerinin gelişmesi açısından önemli olacaktır.
28.01.2017 Türkiye gazetesi




Powered by proGEDIA