“Karargâh Rahatsız” haberi ve vesayet mühendisliği

Yrd. Doç. Dr. Nebi Miş | Görüş & Analiz | 04 Mart 2017, Cumartesi


“Karargâh Rahatsız” haberi ve vesayet mühendisliği
Türkiye’de, hâlâ ordunun siyasette ve siyasi gündemin esaslarında var olmasını isteyen kesimler var. Geçmiş dönemlerde ordunun siyasetle ve siyasi alanla ilgili açıklamalarını meşrulaştıran çevreler, bugün aynısını yapamadıkları için hazırladıkları haberlere takla attırarak, benzer işlevi yerine getirmeye çalışıyorlar.
Hürriyet gazetesinin “karargâh rahatsız” haberinde üzerinde durulması gereken esas meselelerden biri, söz konusu “iddia ve eleştirileri” dile getiren çevrelerdir.
Söz konusu çevrelerin, bir “vesayet mühendisliği” ile yaptırdıkları haberi çok ustaca kurguladıkları aşikârdır.
Öncelikle bu yedi eleştiriyi dile getiren çevrelerin niçin söz konusu haberi bu dönem yaptırdıkları sorgulanması gereken önemli bir unsurdur. Haber dilinde “zamanlamanın” önemi bilindiği için, sanki sorumluluğun eleştiriyi yapanlarda olduğu izlenimi verilmeye çalışılmıştır. Bu durum haberin başında “Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), terör örgütleri DEAŞ ve PKK’ya karşı tarihî öneme sahip mücadele yürütüyor. Bu kritik süreçte...” şeklinde ifade edilmiştir. Genelkurmay Başkanı’na bu eleştiriler bir yerlerde yapılıyorsa bile, Türkiye gündemini meşgul edecek bir seviyede, şimdiye kadar söz konusu eleştiriler kamusallaşmamıştır. Kaldı ki, eleştiriye konu olan hususlardan bazılarının üzerinden epeyce zaman geçmiştir.
Bu açıdan bakıldığında haberi yapan gazeteye sormak gerekiyor. TSK ve Türkiye açısından kritik bir dönemde niçin böyle bir haber yaptınız? Bir yerlerde hâlâ “vesayet mühendisliği” yapan çevrelerin niçin sözcülüğüne soyundunuz? Hadi haberi yaptınız diyelim. Haber dilini oluştururken, Türkiye’nin darbeler tarihinde “genç subaylar rahatsız” manşetlerinin toplumsal hafızada ne anlama geldiğini bildiğiniz hâlde hangi saikle “karargâh rahatsız” manşetini attınız?
Vesayet mühendislerinin, haberi yayınlayan gazetenin Ankara’da başka önemli yazarları ve muhabirleri olmasına rağmen, 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde Erdoğan’ı ilk canlı yayına bağlayan kişiyi seçmeleri de tesadüf değildir. Haber yayınlandıktan sonra yaşanacak tartışmaları bildikleri için, etkiyi artırmaya yönelik böyle bir yola başvurulmuştur.
Haberi yazan kişinin, 15 Temmuz’da darbecilere karşı televizyon ekranında gösterdiği tepki üzerinden, gazetenin kendisini savunabileceği göz önünde bulundurulmuştur. Yani haber yayınlandıktan sonra gazete kendisine yönelik gelecek tepkilerin farkındadır. Bunu göğüslemeyi göze almıştır. Gazete eleştiriyi yapanların safında durduğunu da böylece açık etmiştir. Bir anlamda karşılıklı bir “müttefiklik” ilişkisi söz konusudur.
Hürriyet gazetesi, haber yayınlandıktan sonra yaptığı editoryal açıklamalarda, sanki Genelkurmay Başkanlığı kendilerini aramış ve “şu yedi konuda Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a eleştiri var, bunlara cevap vermek istiyoruz” demiş gibi bir algı oluşturmak istemektedir. İşin aslı ise, haberi yapan tarafın “yedi konuda Genelkurmay Başkanına eleştiri yapılıyor, sizin bunlara cevabınız nedir?” şeklindeki sorusuna, Genelkurmay Başkanlığı ilgili biriminin cevap vermesidir. Bu haberi yaptıranlar, bilinçli olarak Genelkurmay Başkanını bir savunma pozisyonuna sokarak “edilgen” hâle getirmeyi amaçlamışlardır. Böylece Cumhurbaşkanı ve hükûmetle, Genelkurmay Başkanının arasını açarak burada oluşacak siyasi enerji ile, hükûmete karşı çevreleri konsolide etmek ve Erdoğan muhaliflerine “yılmayın” mesajı vermeyi hedeflemişlerdir.
Haberi yayınlayan gazetenin, eleştiriyi yapan çevrelerin yanında konumlandığına yönelik önemli bir gösterge, haberde kullanılan dil ve haberin yayınlanma zamanıdır. Eleştirildiği iddia edilen konuların bazılarının üzerinden çok zaman geçmiştir. Söz konusu haberin yayınlanması için “orduda başörtüsünün serbest olması” beklenmeyebilirdi. Ya da konuların çoğalması için biraz daha haber ertelenebilirdi. Haberi yapan ve eleştiri getirenler arasındaki ittifak ilişkisi aynı zamanda başkaları adına vekaleti de içermektedir. Şöyle ki, referandum sürecine gidilen bir dönemde, başörtüsü meselesinin, beklenenin aksine, bazı siyasi parti ve aktörler tarafından eleştirilmemesi, haberin bu dönemde yapılmasını zorunlu kılmıştır. Haberin daha fazla ertelenemeyeceği düşünülmüştür. Çünkü siyasi iktidarla, ordu arasında gerilim meydana getirebilecek en önemli meselenin bu konu olduğu varsayılmıştır.




Powered by proGEDIA