Tunus’ta Parlamento Seçimlerine Dair Bir Okuma

Arş. Gör. Rumeysa Eldoğan | Görüş & Analiz | 25 Ekim 2014, Cumartesi


Tunus’ta Parlamento Seçimlerine Dair Bir Okuma

Kuzey Afrika’da Mağrip Bölgesi’nin en küçük ülkesi olan Tunus, 2010 yılının sonlarında başlayan ayaklanmalar ve 2011 Ocak ayında Zeynel Abidin Bin Ali’nin 23 yıllık iktidarını bırakarak ülkeyi terk etmesi neticesinde Arap ülkelerinde bugün de etkilerini gördüğümüz önemli bir değişimin tetikleyicisi oldu. Tunus’tan sonra özellikle Mısır, Libya ve Suriye’de de yoğun bir şekilde başlayan ayaklanmalar ve bu ayaklanmalara müteakip Mısır ve Libya’da Mübarek ve Kaddafi rejimlerinin devrilmesi bölgede artık demokrasi, adalet ve eşitlik ekseninde bir bahar havasının hâkim olabileceği şeklinde yorumlanmıştı. Fakat bugün, Arap ayaklanmalarının başlangıcından bu yana yaklaşık 4 yıllık bir zamanı geride bıraktıktan sonra gelinen noktada Mısır ve Libya’daki siyasi karışıklıklar ve Suriye’deki bölgesel bir boyuta ulaşan iç savaşı göz önünde bulundurduğumuzda yalnızca Tunus’un bahara yönelik birtakım umutları hala sürdürdüğünü söyleyebiliriz.Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali’nin devrilmesinden sonra Ekim ayında yapılan parlamento seçimlerinde Raşid Gannuşi’nin başkanlığını yapmış olduğu Nahda Partisi 217 sandalyeli mecliste 89 milletvekili alarak birinci olmuş ve iki parti ile (Emek ve Özgürlükler Demokratik Forumu ve Cumhuriyetçi Kongre Partisi) koalisyon oluşturarak Troyka hükümetini kurmuştu. Fakat 2013 yılında önce muhalif Demokrat Yurtseverler Partisi Genel Sekreteri Şükrü Belayid, ardından da 25 Temmuz’da bir başka muhalif siyasetçi Muhammed Brahmi’ye düzenlenen suikastler Tunus’u tekrar siyasi bir iç karışıklığın eşiğine getirmişti. Suikastlerin Ensar El-Şeria terör örgütü tarafından düzenlendiğinin tespit edilmesi, Müslüman Kardeşler’in Tunus’taki kolu olan Nahda’nın hem halk hem de siyasiler tarafından dini gruplar ile olan bağlantısı temelinde ciddi bir tepki almasına sebep olmuştu. Ayrıca devrimden sonra ekonomik istikrarın da sağlanamamış olması ve işsizliğin hala ciddi boyutlarda devam etmesi de suikastlerden sonra Nahda’ya karşı büyüyen tepkinin diğer sebepleridir. Ülkede Nahda’ya karşı ayaklanmalar ile siyasi kargaşanın artması neticesinde Tunus Genel İşçi Sendikaları (UGTT) ve diğer sivil toplum örgütlerinin arabuluculuğu ile sokak siyasetinin büyümesi engellenmiş ve farklı gruplar arasında müzakere süreci başlatılmıştı. 17 Eylül 2013 tarihinde başlatılan Ulusal Diyalog Görüşmeleri neticesinde ülkeyi seçime götürecek teknokrat bir hükümet kurulması kararı alınmış ve bu karar neticesinde Aralık ayında Mehdi Cuma’nın başbakanlığında yeni kabine oluşturulmuştu. Troyka hükümetinin geri çekilmesi ve geçici hükümetin kurulmasından sonra Tunus’u siyasi istikrara kavuşturma yolunda bekleyen önemli bir aşama da Ocak ayında yapılacak yeni anayasa görüşmeleriydi. Netice olarak 2010 yılında başlayan ayaklanmalar ve akabinde gelişen siyasi değişimlerden sonra 27 Ocak 2014 tarihine gelindiğinde Ulusal Kurucu Meclis’in yeni anayasa taslağını üçte iki çoğunlukla kabul etmesi Tunus’u Gannuşi’nin deyimiyle Arap ülkeleri arasında örnek bir konuma getirmişti.Tunus’ta devrimden bu yana siyasi düzen ve istikrarın sağlanması yolunda geçilen bu önemli aşamalardan sonra, günümüze gelindiğinde iki önemli tarih önem kazanmaktadır. Tunus’a bahar havasını getirmesi umulan bu tarihler 26 Ekim 2014 parlamento ve 23 Kasım 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleridir.26 Ekim 2014 tarihinde tek turlu olarak yapılacak parlamento seçimleri için başvurular 30 Ağustos’ta sona erdi ve aday listelerinin değerlendirilmesi neticesinde ortaya çıkan tabloda 33 seçim bölgesinde seçime girecek adayların %47’sini kadınların oluşturduğu görülmektedir. Mecliste 217 sandalye için yarışacak toplam aday sayısı ise 15.256 olarak tespit edildi. Seçimde kazanması muhtemel görülen partiler ise Gannuşi’nin liderliğindeki Nahda Partisi, Bin Ali dönemi hükümet yetkililerinden Baci Kaid Es-Sebsi liderliğinde 2011 yılında kurulan Nida Partisi ve mevcut cumhurbaşkanı Munsıf Merzuki’nin başkanlığındaki Cumhuriyetçi Kongre Partisidir. Bu partiler arasında özellikle Nida Partisi’nin seçim sonuçlarındaki etkinliğinin Tunus’taki gidişatı etkileyeceği öngörülebilir. Zira sendikalar ve sol kesimden oluşan güçlü bir yapılanmaya sahip olan Nida Partisi Tunus Devletinin ilk başkanı Habip Burgiba döneminin Desturcuları ile Bin Ali döneminin RCD’sinden (Anayasal Demokratik Birlik) kalma bürokrat ve politikacılardan oluşuyor. Tunus halkında belli bir kesim tarafından devrimin çalınması ve eski düzenin tekrardan geri geleceği endişesiyle karşılanan bu durum seçimlere karşı tepkili bir kesimin ve umutsuz bir tablonun da var olduğunu ortaya koyuyor. Fakat bunun yanı sıra Nida partisinin güçlü ve zengin işadamlarından oluşan bir tabana sahip olması ile ülkedeki ekonomik sıkıntıları çözeceğine yönelik beklentileri beraberinde getirmesi ve İslamcı kimliği ile öne çıkan Nahda karşısında seküler bir karakter ortaya koyması da bu partinin oy oranını etkileyecek faktörler olarak gözükmektedir.Parlamento seçimlerinde Nida Partisinin en güçlü rakibi ise Tunus’ta etkin bir tabana ve diğer partilere oranla daha güçlü bir kurumsal yapılanmaya sahip olan Nahda Partisi olarak karşımıza çıkıyor. Nahda Partisini sağlam bir temeli ve kurumsal yapılanması haricinde ayrıcalıklı kılan bir diğer sebep ise 2013’te Tunus’ta meydana gelen iç karışıklıklar neticesinde partinin uzlaşı yolunu seçerek hükümetten çekilmesi ve Gannuşi’nin fikir ayrılığı ve kutuplaşmadan ziyade Tunus halkının birliğini önceleyen söylemleridir. Ayrıca Es-Sebsi’nin 21. yy’a ait ve modern değerlerin savunucusu olarak tanımladığı Nida Partisi karşısında Nahda’yı Tunus’u geriye götürecek bir parti olarak tanımlayan söylemlerine bakıldığında Gannuşi’nin Tunus’ta birlik ve beraberliğin sağlanması yolundaki söylemleri daha da dikkat çekmektedir. Zira Gannuşi’nin öne çıkan söylemleri Tunus’ta seküler ve İslamcı kesim arasında kurulacak bir konsensusa ihtiyaç duyulduğuna, çünkü ancak bu şekilde İslam ve demokrasi uyumunun sağlandığı bir Tunus demokratik sisteminden bahsedilebileceğine yöneliktir. Bu bağlamda her ne kadar Nahda devrimden sonraki iktidar dönemindeki performansı sebebiyle belli bir prestij kaybı yaşamış olsa da, partinin hükümetten çekilmesi ve Gannuşi’nin Tunus’un birliğini önceleyen söylemleri partiyi seçimlerde etkin bir pozisyona getirmiştir.Tunus’ta parlamento seçimlerine dair genel öngörüler ise rekabetin daha çok Nahda ile Nida Partisi arasında geçeceği, Nahda’nın büyük çoğunluğu elde etmesi halinde de tek başına hükümet kurmak yerine koalisyon hükümeti kurma yoluna gideceği yönündedir. Zira siyasi istikrarın sağlanması yolunda Tunus’u öncelikle sancılı bir geçiş süreci bekliyor ve bu süreçteki başarı da ancak Tunusluların birlik ve beraberliğine bağlı görünüyor. Özellikle de Tunus’ta ekonomik olarak ciddi sıkıntıların olduğu, terör probleminin ülkede oldukça yaygın olması ve insan hakları konusunda yaşanan ihlaller göz önünde bulundurulduğunda Tunus’ta farklı kesimlerin birliğine dayanan bir uzlaşı ortamının hayatiyeti daha da anlaşılır olacaktır. Bu konuda da Gannuşi’nin söylemlerine ek olarak sivil toplum örgütlerinin Tunus siyasetindeki etkisi ve geçtiğimiz yıl ülkeyi siyasi bir krize sürükleyebilecek olayların Ulusal Diyalog Görüşmeleri ile müzakere sürecine bağlanması, Tunus’ta parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ile girilen bu önemli süreçten duyulan beklentiyi oldukça arttırıyor.

Bu yazı ilk olarak 25 Ekim 2014 tarihinde ormer.sakarya.edu.tr adresinde yayınlanmıştır.





Powered by proGEDIA