İsrail Cüretkâr Çünkü



İsrail Cüretkâr Çünkü

İsrail Cüretkâr Çünkü

15 Temmuz 2014 Salı

Türkiye'nin İsrail eleştirisi bölgedeki diğer ülkelerin sessizliği ile karşılanıyor. İsrail niçin kendini bu kadar cüretkar hissedebiliyor?

Ortadoğu'nun onulmaz yarası olan Filistin yeniden kanamaya başladı.

Batı Şeria'da kaybolan 3 Yahudi yerleşimcinin ölü bulunması sebebiyle Hamas'ı sorumlu tutan İsrail, "Koruyucu Hat" adlı askeri operasyona başladı. Geçen salı gününden beri İsrail, Gazze'yi bombalamaya devam ediyor. Bu bombalamalar sonucu 35'i çocuk, 26'sı kadın olmak üzere 176 Filistinli şehadet mertebesine ulaştı.

Doğu Kudüs'te 17 yaşındaki Filistinli Muhammed Hüseyin Ebu Hudayr'ın Yahudi yerleşimciler tarafından yakılarak öldürülmesinin 3. İntifadayı başlatabileceğinden bahsedilmekte. Bu olaylarla, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin barış sürecini başlatma gayreti başarısızlığa uğrarken Ortadoğu'daki kaos derinleşmeye devam ediyor. Bu kaostaki yeni sıcak durak Filistin oldu. Arap Baharı Filistin konusunu sanki bir süreliğine ikinci planda bırakmıştı.

Son dönemde bölgesel güçler arasındaki mücadeleyi, Suriye'deki iç savaşı, mezhep çatışmasını, IŞİD gibi radikal örgütlerin yükselişini ve Irak'ın üçe bölünme ihtimalini tartışıyorduk. Halbuki Filistin, gündemi her daim sıcak olan Ortadoğu'nun bütün meseleleri ile yakından bağlantılı. Müslüman Kardeşler'in doğuşundan Arap milliyetçiliklerinin yükselmesine, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın kurulmasına ve radikal İslamcı örgütlere kadar birçok konu Filistin'in dramıyla alakalı.

Hatırlanacağı üzere, emperyalist güçlerin Osmanlı devletini parçaladıkları Birinci Dünya Savaşı sonrasında yaptıkları düzenlemeler Ortadoğu'da birçok sorunun nüvesini oluşturdu. Cetvelle çizilen suni sınırlar ve bunun yarattığı milliyetçi kavgalar ilk akla gelenlerdi.

Kudüs'ün 1917'deki işgali sonrasında Yahudilere Filistin'de bir yurt verilmesi fikri ise İsrail sorununu yarattı. 1948'de kurulduktan sonra İsrail'in sürekli yayılmaya devam etmesi halen bölgemizin başat sorunlarından birisidir.

İsrail'in iki devletli çözümü kabul etmeyen ve yeni yerleşim yerlerini inşaya devam eden tavrı Filistin konusunun tekrardan canlanmasının temel sebebidir. Barış görüşmelerinin konuşulduğu bir ortamda Netanyahu yönetiminin, yeni yerleşim yerleri inşa etmeye devam etmesi "pizzayı dağıtacak kişinin bir yandan pizzayı yemeye devam etmesi" olarak nitelendiriliyor.

Fetih ve Hamas arasındaki uzlaşmadan rahatsız olan İsrail, kendisini sınırlandırabilecek bir güç ve süreç tanımıyor. Zaten ABD'nin bu bombalamaya desteği de gecikmedi.

Türkiye'nin İsrail eleştirisi bölgedeki diğer ülkelerin sessizliği ile karşılanıyor. İsrail niçin kendini bu kadar cüretkar hissedebiliyor?

Elbette ABD'nin koşulsuz ve güçlü desteği sayesinde... Bunun dışında bir süreç analizi de gerekiyor... Arap Baharının durdurulmasından ve Mısır'daki Sisi darbesiyle karşı devrim sürecinin güçlenmesinden en fazla İsrail istifade etti.

Arap Baharı başarılı olsaydı gelecek yeni demokratik yönetimler en çok İsrail'i sıkıştıracaktı. Halklarının iradesini yansıtacak demokratik yönetimler ABD'ye İsrail'i barışa zorlaması noktasında güçlü telkinde bulunacaklardı.

Böylece bölgedeki düzen demokratik güçler tarafından kurulacaktı. Ancak değişim dalgasının Suriye durağında iç savaşa dönmesi ve akabinde Mursi yönetiminin devrilmesi İsrail'i rahatlattı.

Karşı-devrim sürecinin en büyük destekçisi Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri ise de yeni kaotik ortamdan ziyadesiyle faydalanan İsrail oldu. Müslüman Kardeşlerin terör örgütü ilan edilmesi "demokratik İslam" tecrübesinin önünü kesti.

El-Kaide ve IŞİD gibi radikal İslamcı örgütlerin yükseldiği bir ortam hazırladı. Bölgesel güçlerin vekalet savaşları mezhepçi çatışmayı bir sarmala dönüştürmekte.

İşte bu kaotik ortam İsrail'e de rahat bir manevra alanı veriyor. Ve İsrail, sivil ölümlerini hiç bir şekilde önemsemeksizin rahatlıkla Gazze'yi bombalayabiliyor. Gazze'nin direnişi neler getirecek önümüzdeki günlerde göreceğiz.

[Sabah, 15 Temmuz 2014]





Powered by proGEDIA