Devlet Terörü Karşısında İnsani Direniş

Arş. Gör. Ensar Muslu | Görüş & Analiz | 14 Mart 2013, Perşembe


Mısır’da iktidara gelen darbe yönetimi tarafından, 14 Ağustos 2013’ten itibaren barışçıl gösteriler düzenleyen halka yönelik kanlı saldırılar düzenlenmiş ve bu saldırılarda, silaha başvurmaya ısrarla karşı koyan sivil halk katledilmiştir. Ardından Suriye yönetiminin, uluslararası hukuk tarafından açıkça ve kesinlikle yasaklanmış olan kimyasal silahlara başvurarak gerçekleştirdiği katliama şahit olunmuştur. Bu iki gelişme devlet aygıtının işleyişine ilişkin belirli düzenlemelerin ve asgari vasatın tesisinin zaruri olduğunu en başta Ortadoğu’da yaşayan toplumlara ve tüm insanlığa göstermiştir. Toplumun birtakım ortak ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik oluşturulan devlet teşkilatının, toplumdaki belirli zümrelerin iktidar ve güç ihtiraslarına alet edilmesinin acı neticesini bugün Mısır ve Suriye’de açıkça görmekteyiz. Toplumun güvenlik ihtiyacını karşılamakla mükellef bir kurum olarak ordunun topluma tehdit niteliğindeki eylemleri, devlet aygıtının işleyişinde egemen olması gereken asgari demokrasi ve insan hakları ilkelerinin zaruretini gözler önüne sermiştir. Bu iki ülkede egemen olan devlet teşkilatlarının, topluma hizmet şeklinde tanımlanabilecek aslî fonksiyonlarından uzaklaşarak bir tahakküm vasıtasına dönüştüğü şüpheden varestedir. Suriye ve Mısır’daki insanların yaşam haklarına yönelen bu ihlale karşı tavır almak tüm insanların öncelikli vazifesidir. Meydana gelen bu katliamların karşısında bir duruş sergilemenin uluslararası hukukun ve insanlığın temel ilkelerini savunmak olduğunu düşünüyor ve yaşanan katliamların faillerini kınıyorum. İnsanlığı ve tüm teşekkülleri, uluslararası hukuk ve ahlakın temel ilkelerinden yana taraf olmaya çağırıyorum.







Powered by proGEDIA