Siyasette İstanbul’un önemi

Yrd. Doç. Dr. Nebi Miş | Görüş & Analiz | 30 Eylül 2017, Cumartesi


Siyasette İstanbul’un önemi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde başkan Kadir Topbaş’ın istifasının ardından belediye meclisinin oyları ile yeni başkan belirlendi. Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal yeni başkan seçildi.
Sadece Türkiye’nin değil dünyanın sayılı büyükşehirlerinden olan İstanbul’un Belediye Başkanı’nın istifası ve yerine yeni başkanın seçilmesinde herhangi bir kriz ve tartışma yaşanmadı.
Uzun süredir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında bir değişimin yaşanacağı alttan alta kamuoyunda tartışılıyordu. Bu tartışmalar dikkate alındığında İstanbul gibi bir şehrin 13 yıldır görevde olan bir belediye başkanın istifasının ve yerine yenisinin seçilmesinin sancısız gerçekleştirilmesi, Erdoğan ve AK Parti siyasetinin “kriz çözme başarısı” açısından önemlidir.
Türkiye siyasetinde İstanbul, her siyasi parti için önemli olmakla birlikte Erdoğan ve AK Parti belediyeciliği açısından çok daha derin anlamlar taşımaktadır.
Erdoğan siyasetinin temeli İstanbul’da atılmıştır. İlk iktidara gelmesi sürecinde AK Parti, siyasal söyleminin önemli bir ayağını Erdoğan’ın belediye başkanlığı dönemindeki proje ve hizmet belediyeciliğine dayandırmıştır.
Yerel üzerinden gerçekleştirilen ve başarılan vizyonun genel siyasete taşınma vaadi, daha yeni kurulan bir partiye toplumun oy vermesi açısından cesaretlendirici olmuştur.
Diğer taraftan sadece Erdoğan’ın siyasi yaşamı için değil, Başbakan Binali Yıldırım başta olmak üzere AK Parti’de uzun dönem yöneticilik ve bakanlık yapan birçok aktörün de siyasal deneyimi İstanbul’da başlamıştır. Dolayısıyla dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan İstanbul’da teste tabi tutulmak, siyasi parti ve aktörlerin gelecek siyasal başarısında etkilidir.
1980 sonrası seçimlerinde bir partinin iktidara yürümesi ve iktidardan düşmesinde İstanbul seçimleri belirleyicidir. 1994’te Erdoğan, Refah Partisi’nden belediye başkanı seçildiğinde bazı gazeteler “İstanbul düştü” manşetini atmışlardı. Erdoğan’ın başkan seçilmesinin bu tip bir bakış açısıyla yansıtılması, Refah Partisi’ne ve İslami kesime yönelik olumsuz bakış açısının ve anti demokratik zihin yapısının ürünüydü.
Fakat bu yaklaşım aynı zamanda İstanbul’da seçimin kaybedilmesinin Türkiye genelinde iktidarın kaybedilmesinin başlangıcı olacağı korkusu ve endişesine dayanmaktaydı. Bir sene geçmeden de bu çevrelerin korktukları başlarına gelmişti. 1995 genel seçimlerinde Refah Partisi’nin birinci parti çıkmasında bir önceki yıl kazanılan İstanbul, taşıyıcı kolan işlevi görmüştü.
İstanbul, 15 milyonun üzerinde nüfus ve 10.5 milyon seçmeni bünyesinde barındırmaktadır. Yani Türkiye seçmeninin yüzde onundan fazlası İstanbul’da yaşamaktadır. İstanbul, sadece nüfus bakımından değil, sanayi, ticaret, finans ve kültür bakımından da Türkiye’nin en büyük merkezidir.
Bununla birlikte ülkenin en büyük göç merkezi olması ve buna bağlı olarak bünyesinde sosyo-politik çeşitliliğe sahip yoğun bir nüfus barındırması sebebiyle de Türkiye’nin geniş bir özetidir.
Bu bakımdan genelde Türkiye’de belediyeciliğe, özel olarak da AK Parti belediyeciliğine yönelik toplumsal algının oluşması açısından İstanbul büyük önem arz etmektedir. Çünkü Türkiye belediyeciliğine yenilikçi fikir, hizmet ve uygulamaların kazandırılmasında İstanbul öncü olmaktadır.
Tüm bu açılardan bakıldığında ve son 16 Nisan referandumunda İstanbul’da “evet” ve “hayır” oy oranlarının birbirine yakın olması, İstanbul seçimlerini çok daha önemli hâle getirmektedir.
AK Parti’nin, yeni seçilen belediye başkanı ile seçime gidip gitmeme tercihinden bağımsız olarak, İstanbul’da çok uzun dönemdir iktidarda olması büyük oranda avantajıdır. Ancak avantaj olarak görülen iktidar pratikleri iyi yönetilmediği takdirde dezavantaja da dönüşebilir. İzahı başka bir yazıya...




Powered by proGEDIA